KAYSERİ HALK BİLİMİ KİTABI HAKKINDA
Kayseri Halk
Bilimi adı ile yazılan bu kitap dört bölümden oluşmaktadır.
Kayseri ve
yöresi halkı ağzından büyük zahmetlerle derlenen (Ağıt, Türkü Manî, Ninni,
Bilmece, Bulmaca, Tekerleme, Fıkra, Masal) gibi ürünler alınmıştır. Derleme esnasında kaynak kişinin o
andaki yaşı veya doğum tarihi, yaşadığı köy, kasaba, ilçe ve ili de birlikte
verilmiştir. Bunlardan sonra da Kayserililerin yöremize ait olmasa bile
söyleyip, okudukları örnekler halk ağzında yaşadığı şekliyle kaynak kişilerin
ağız özellikleri değiştirilmeden yazıya geçirilmiştir.
Birinci Bölüm : Kayseri’nin Etnik Yapısı, Tarihçesi, Ağıtlar
İkinci Bölüm : Kayseri Türküleri
Üçüncü Bölüm : Manî, Ninni, Bilmece, Bulmacalar
Dördüncü Bölüm: Oyun, Tekerleme,
Beşinci Bölüm :Fıkra, Masallardan oluşmuştur.
Ürünler Hakkında
Her bölümle
ilgili ilmî bilgiler verildikten sonra konunun örnekleri sunulmuştur.
Kitapta verilen ürünler, kendini üzüntüden, ümitsizliğe kaptırmış bir
milletin, çaresiz terennümleri tarzında söylenmiyor. Bunlarda gelecekten emin insanların ölen için
duydukları sevgi ve acı vardır. Geri kalan mısralar, kaybedilen büyüğün hayatta
iken gösterdiği kahramanlığı, yaptığı unutulmaz yararlılıkları birer birer
sayıp döken, öleni öven, destan benzeri mısralardır.
Toplum hayatının izlerini üzerinde taşıyan;
sevinçli, acılı, duygu ve düşünceleri dile getiren türküler ise
antibiyotiklerden de tesirli halk ürünleridir. Bu ürünler bazan içimizi fıkır
fıkır kaynatan; bazan coşturup, hop kaldırıp hop oynatan; bazan diyar diyar,
ülke ülke dolaştıran, bizi içimizde kurulmuş bu dünyadan alıp başka dünyalara, iklimlere taşıyan, başka
sahillerde gezdiren ürünlerimizdir.
Bunları okurken, bazan bir dağın
yamacından hışımla seslenen yiğitler
yiğiti Dadaloğlu; bazan Bolu'nun
Beyi'ne meydan okuyan Köroğlu; bazan bir tekkede Yunus oluruz... Şairin dediği gibi:
"Ne zaman kederden taşarsa için,
Türküler dökülür dudaklarından."
İnsan
bir ideale, bir inanca bu köprülerden geçer, bu köprülerle millet ruhu
kaynaşır. Bu köprüler aynı topraklar üzerinde yaşamıyor olsalar bile, bu
türküleri dinleyenlerin bu türküleri
okuyanların ruhlarını birbirlerine ısındırıp yaklaştıran, birbirlerine
bağlayan, birbirlerine kenetleyen köprülerdir.
Bu
millî değerler, kulaktan kulağa yayılarak sözlü ve yazılı ürünler olarak
bugünlere ulaşabilen, milletleri yansıtan, milletlerin aynalarıdırlar. Millet ne zaman o esere bakarsa, o eserde
kendini bulur. Hafızasını tazeler, yeni bir hayat bulur ve yeniden kendine
gelir.
Millet çocukları kültür, dil, din,
tarih, bayrak ve aynı kubbe altında yaptıkları bu eserlere kendilerinden
kattıkları yeni şeylerle zenginleştirip zaman ötesine yollarlar. Zamanın
ötesinde, gelecekte bir gün birileri bu değerlere ihtiyaç duyulduğunda halka müracaat edince görür ki kendisi orada,
millet orada yaşanılan bütün bir geçmiş
acı tatlı; iyi kötü, güzel çirkin; devvasa, muazzam haliyye burada
yatmaktadır İşte, milletlerin şeref
levhası budur.
Hafıza sağlam olmazsa; insan gideceği
yönü göremez. Rüzgarda direkleri
parçalanmış yelkenli gibi denizin ortasında kala kalır. Belki de boğulup
kaybolur. Milletler de öyledir. Sümerler, Akatlar, Etiler’den bugün ancak
tarihin tozlu sayfaları söz ediyor.
Etnoğrafya müzeleri, kitap
müzeleri, tarihî abide, mabet, türbe, yatır, kümbetler, medrese, han, hamam,
köprü ve kervansaraylar, mescid, cami ve külliyeler... Yüzyılların sert,
soğuk kışına, acımasız rüzgâr ve yağmurlarına; fırtına, bora ve kasırgalarına;
sel ve deprem felâketlerine karşı
koyarak asırlar ötesinden aşıp gelebiliyorsa değerlidir. Hem de uğruna
ölünesi bir değer... İşte bunlar bizim
billur abidelerimiz, şeref madalyalarımız, imparatorluk tacımızdır... Bunlar
bizim ayakta kalmamızı sağlayan yedibin yıllık varlığımızın garanti belgeleri,
tapu senetleri, yedi iklim ve yerkürenin üzerine bileğin hakkı, alın teri ve
inançla kazılmış mühürlerimizdir.
Avrupa bu tapuları ellerine geçirebilmek ve bizim garantörlüğümüzü
oralardan silebilmek için Mostar, Estergon, Kanije’yi, Silistre'yi; Araplar
Escad kalesini yerle bir ediyor. Ayasofya'yı açtırmıyor... Kültür istilası ile
benliğimizi yeryüzünden silmeğe çalışıyor.
Diğer Ürünlerimiz
Kayseri Mânîleri, bugünün dünyasında
hayatın acımasızlığı, kahpeliği, kaypaklığı; feleğin dönekliği, zalimliği; insanların riya, yalan
dolan, sahte dost ve vefasızlıklarıyla; kimsesiz, caresiz ve dostsuz
kalışlarıyla ilgili konuları barındıran bir emek ürünü, dantel örgüsüdür.
Bulmacalar ise hoşça vakit geçirmek, zaman
öldürmek, oynamak, eğlenmek, kişiler ve devlet erkanları arasında gizliden
haberleşmek, haber ulaştırmak, bilgide zekâda, hünerde, muhakemede, düşünmede,
dikkatte, sürat ve zamanlamada üstünlük ve yarış kazanmak için söylenen
edebiyat ürünleri olarak değerlendirilirler.
Bilmeceler eşya, bitki, hayvan, insan
velhasıl canlı cansız bütün mahlûkatı içine alarak onların hareket, görünüş,
yapı, gelişme, varoluşları; neden ve niçin
böyle olduklarına dair bilgileri barındırırlar. Bunlar çeşitli ipuçları,
vererek insanları düşünmeye sevkeden, hatta onları düşünmeye zorlayan halk
edebiyatı unsurlarıdır.
Söyleyeni
kesin olarak belli olmayan ninniler, halk arasında anneler, büyükanneler,
halalar, teyzeler ve hatta zaman zaman babalar tarafından da bir ezgi ile söylenen
halk verimleridir.
Oyunlarımız,
bir cemiyet halinde yaşayan insanlarımızın, toplum karşısında nasıl ve ne
şekilde tavır ve davranış sergilemeleri gerektiğini Türk halkına öğreten millî kültür
unsurlarıdırlar. Oyun, çocuğun bedenî, rûhî, zihnî kabiliyetlerini geliştirir. Onu düşündürür,
muhakeme kabiliyetini artırır. Çareler bulmayı, zamanında tedbirler almayı,
zamanın değerini, ânî hadiseler karşısında apışıp kalmamayı, soğukkanlı olmayı,
hazırcevaplılığı ve dikkatini bir noktaya odaklamayı, her an tetikte olmayı,
kendi kendine yetmeyi, başkalarını idare etmeyi, toplulukla âhenk içinde
olmayı, birlik beraberliğin önemini ve faydalarını, geçim ehli olmayı, grupla
ve toplu hareketin yararlarını, psikolojik harbi, kazanmanın zevki yanında
yenilgiyi de olağan kabul eder. Sabretmeyi, ümitsizliğe, bedbinliğe düşmemeyi,
vazife mesuliyetini, kaide ve kurallara uymayı, disiplinli olmayı öğretir.
Tekerlemeler ise, kaynağı akıl ve
mantık kurallarının dışında, hayâl mahsulü, bir kısım gerçek veya tamamıyla
uydurma söz, hadise, vaka ve maceralardır. “Tekerlemeler” söz kelime ve ses
benzerliğinden yararlanarak söylenen kısa hoş cümleciklerdir.
Özellikle gerçek hayat olaylarını, bu olaylardan çıkarılacak dersleri,
kıssadan hisseleri, güldürmek, düşündürmek, bir nebze eğlendirmek, komiklik
unsuru, nükte, mizah, tenkit, hiciv, eleştiri unsurlarıyla birlikte veren
fıkralarımızdır.
Masalcılar ise toplum eğitimcilerinin baş mimarıdırlar. Toplumdaki
pedagojik formasyon usulünce anlatılan bu masallar sayesinde tamamlanır.
Geleneğe bağlı olarak anlatılan bu masallar hoşça vakit geçirmek, güldürmek,
eğlendirmek, düşündürmek; eğitmek; terbiye
nezaket gibi tavır ve davranış
kazandırmayı amaç edinir.
Günlük hayatımızı renklendiren, yaşayış biçimlerine renk ve canlılık
katan Ağıt, Türkü, Manî, Ninni, Bilmece, Bulmaca, Oyun,
Tekerleme, Fıkra, Masal ve benzerleri bir milletin, duyuş, düşünüş,
hayat tarzı, nesneleri kavrayış biçimleri, ruh yapıları, inancı ve değer yargıları,
geleneklerini sosyal ve medenî ölçülerde tanımak için o toplumun halk kültür
ürünlerine bakmak yeterlidir
Kayseri halk kültürü günlük
hayatın çetrefilli, karmaşık hengamesi içerisinde Kayseri insanının bilgi,
birikim ve tecrübesiyle sağlamlaşmış kıvrak ve cin düşünüşünün bir ürünü olarak
ortaya çıkmıştır.
Kayseri halk kültürü, Kayseri halkının zekâsının,
dehasının, zihnî aktivitelerinin nasıl işleyiş gösterdiğine, hafızalarının
tutarlılığına, muhteşemliğine, zayıf ve güçlü oluşlarına dair geçmişten günümüze bizi aydınlatan
önemli halk verimleridirler. Kayserili hayatı şen, neşe içinde dolu dizgin yaşamak isterken, ruhunu neşelendirmek, zihnî
faaliyetini artırmak ve kafasını işletmek ister.
Bu ürünler yörede yaşayan insanların
ürettiklerinin yanında herkesçe malûm ve bilinen ürünlerden de katkılar ve eklemeler yaparak gelişmesini ve
varlığını devam ettirmektedir.
İşte bu kitap, kaybolmaya yüz
tutmuş millî değerlerimizin ölümsüz abidelerini büyük uğraş ve zahmetlerle bir
araya getirmeyi başarmıştır. Şüphesiz kusurlarımız vardır; bunlara inat bu
kıymet değerlerimizin kaybolup gitmesine gönlümüz razı olmamıştır. Gayret
bizden, hoşgörü sizden, takdir Allah’tandır.
Abdullah Çağrı ELGÜN