21 Aralık 2016 Çarşamba

ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN & Gazeteci, Şair, Halkbilimci, Araştırmacı - Yazar "KAYSERİ HALK BİLİMİ (Kayseri Tarihi ve Ağıtları) CİLT: 1

KAYSERİ HALK BİLİMİ KİTABI HAKKINDA

Kayseri Halk Bilimi adı ile yazılan bu kitap dört bölümden oluşmaktadır.

Kayseri ve yöresi halkı ağzından büyük zahmetlerle derlenen (Ağıt, Türkü Manî, Ninni, Bilmece, Bulmaca, Tekerleme, Fıkra, Masal) gibi ürünler alınmıştır. Derleme esnasında kaynak kişinin o andaki yaşı veya doğum tarihi, yaşadığı köy, kasaba, ilçe ve ili de birlikte verilmiştir. Bunlardan sonra da Kayserililerin yöremize ait olmasa bile söyleyip, okudukları örnekler halk ağzında yaşadığı şekliyle kaynak kişilerin ağız özellikleri değiştirilmeden yazıya geçirilmiştir.

Birinci Bölüm     : Kayseri’nin Etnik Yapısı, Tarihçesi, Ağıtlar

İkinci Bölüm       : Kayseri Türküleri

Üçüncü Bölüm    : Manî, Ninni, Bilmece, Bulmacalar

Dördüncü Bölüm: Oyun, Tekerleme, 

Beşinci Bölüm      :Fıkra, Masallardan  oluşmuştur.

Ürünler Hakkında

Her bölümle ilgili ilmî bilgiler verildikten sonra konunun örnekleri sunulmuştur.  

Kitapta verilen ürünler, kendini üzüntüden, ümitsizliğe kaptırmış bir milletin, çaresiz terennümleri tarzında söylenmiyor. Bunlarda gelecekten emin insanların ölen için duydukları sevgi ve acı vardır. Geri kalan mısralar, kaybedilen büyüğün hayatta iken gösterdiği kahramanlığı, yaptığı unutulmaz yararlılıkları birer birer sayıp döken, öleni öven, destan benzeri mısralardır.
Toplum hayatının izlerini üzerinde taşıyan; sevinçli, acılı, duygu ve düşünceleri dile getiren türküler ise antibiyotiklerden de tesirli halk ürünleridir. Bu ürünler bazan içimizi fıkır fıkır kaynatan; bazan coşturup, hop kaldırıp hop oynatan; bazan diyar diyar, ülke ülke dolaştıran, bizi içimizde kurulmuş bu dünyadan alıp başka  dünyalara, iklimlere taşıyan, başka sahillerde gezdiren ürünlerimizdir.  
 Bunları okurken, bazan bir dağın yamacından hışımla seslenen yiğitler  yiğiti Dadaloğlu;  bazan Bolu'nun Beyi'ne meydan okuyan Köroğlu; bazan bir tekkede Yunus oluruz...  Şairin dediği gibi:     
"Ne zaman kederden taşarsa için,
Türküler dökülür dudaklarından."

İnsan bir ideale, bir inanca bu köprülerden geçer, bu köprülerle millet ruhu kaynaşır. Bu köprüler aynı topraklar üzerinde yaşamıyor olsalar bile, bu türküleri  dinleyenlerin bu türküleri okuyanların ruhlarını birbirlerine ısındırıp yaklaştıran, birbirlerine bağlayan, birbirlerine kenetleyen köprülerdir.
Bu millî değerler, kulaktan kulağa yayılarak sözlü ve yazılı ürünler olarak bugünlere ulaşabilen, milletleri yansıtan, milletlerin aynalarıdırlar. Millet ne zaman o esere bakarsa, o eserde kendini bulur. Hafızasını tazeler, yeni bir hayat bulur ve yeniden kendine gelir.
Millet çocukları kültür, dil, din, tarih, bayrak ve aynı kubbe altında yaptıkları bu eserlere kendilerinden kattıkları yeni şeylerle zenginleştirip zaman ötesine yollarlar. Zamanın ötesinde, gelecekte bir gün birileri bu değerlere ihtiyaç duyulduğunda  halka müracaat edince görür ki kendisi orada, millet orada  yaşanılan bütün bir geçmiş acı tatlı; iyi kötü, güzel çirkin; devvasa, muazzam haliyye burada yatmaktadır  İşte, milletlerin şeref levhası budur.
Hafıza sağlam olmazsa; insan gideceği yönü göremez. Rüzgarda direkleri  parçalanmış yelkenli gibi denizin ortasında kala kalır. Belki de boğulup kaybolur. Milletler de öyledir. Sümerler, Akatlar, Etiler’den bugün ancak tarihin tozlu sayfaları söz ediyor.
Etnoğrafya müzeleri, kitap müzeleri, tarihî abide, mabet, türbe, yatır, kümbetler, medrese, han,  hamam,  köprü ve kervansaraylar, mescid, cami ve külliyeler... Yüzyılların sert, soğuk kışına, acımasız rüzgâr ve yağmurlarına; fırtına, bora ve kasırgalarına; sel ve deprem  felâketlerine karşı koyarak asırlar ötesinden aşıp gelebiliyorsa değerlidir. Hem de uğruna ölünesi  bir değer... İşte bunlar bizim billur abidelerimiz, şeref madalyalarımız, imparatorluk tacımızdır... Bunlar bizim ayakta kalmamızı sağlayan yedibin yıllık varlığımızın garanti belgeleri, tapu senetleri, yedi iklim ve yerkürenin üzerine bileğin hakkı, alın teri ve inançla kazılmış mühürlerimizdir.            
Avrupa bu tapuları ellerine geçirebilmek ve bizim garantörlüğümüzü oralardan silebilmek için Mostar, Estergon, Kanije’yi, Silistre'yi; Araplar Escad kalesini yerle bir ediyor. Ayasofya'yı açtırmıyor... Kültür istilası ile benliğimizi yeryüzünden silmeğe çalışıyor.
 Diğer Ürünlerimiz
 Kayseri Mânîleri, bugünün dünyasında hayatın acımasızlığı, kahpeliği, kaypaklığı; feleğin  dönekliği, zalimliği; insanların riya, yalan dolan, sahte dost ve vefasızlıklarıyla; kimsesiz, caresiz ve dostsuz kalışlarıyla ilgili konuları barındıran bir emek ürünü,  dantel örgüsüdür. 
Bulmacalar ise hoşça vakit geçirmek, zaman öldürmek, oynamak, eğlenmek, kişiler ve devlet erkanları arasında gizliden haberleşmek, haber ulaştırmak, bilgide zekâda, hünerde, muhakemede, düşünmede, dikkatte, sürat ve zamanlamada üstünlük ve yarış kazanmak için söylenen edebiyat ürünleri olarak değerlendirilirler.
Bilmeceler eşya, bitki, hayvan, insan velhasıl canlı cansız bütün mahlûkatı içine alarak onların hareket, görünüş, yapı, gelişme, varoluşları; neden ve niçin  böyle olduklarına dair bilgileri barındırırlar. Bunlar çeşitli ipuçları, vererek insanları düşünmeye sevkeden, hatta onları düşünmeye zorlayan halk edebiyatı unsurlarıdır.
Söyleyeni kesin olarak belli olmayan ninniler, halk arasında anneler, büyükanneler, halalar, teyzeler ve hatta zaman zaman babalar tarafından da bir ezgi ile  söylenen  halk verimleridir.  
Oyunlarımız, bir cemiyet halinde yaşayan insanlarımızın, toplum karşısında nasıl ve ne şekilde tavır ve davranış sergilemeleri gerektiğini  Türk halkına öğreten millî kültür unsurlarıdırlar. Oyun, çocuğun bedenî, rûhî, zihnî  kabiliyetlerini geliştirir. Onu düşündürür, muhakeme kabiliyetini artırır. Çareler bulmayı, zamanında tedbirler almayı, zamanın değerini, ânî hadiseler karşısında apışıp kalmamayı, soğukkanlı olmayı, hazırcevaplılığı ve dikkatini bir noktaya odaklamayı, her an tetikte olmayı, kendi kendine yetmeyi, başkalarını idare etmeyi, toplulukla âhenk içinde olmayı, birlik beraberliğin önemini ve faydalarını, geçim ehli olmayı, grupla ve toplu hareketin yararlarını, psikolojik harbi, kazanmanın zevki yanında yenilgiyi de olağan kabul eder. Sabretmeyi, ümitsizliğe, bedbinliğe düşmemeyi, vazife mesuliyetini, kaide ve kurallara uymayı, disiplinli olmayı öğretir.
Tekerlemeler ise, kaynağı akıl ve mantık kurallarının dışında, hayâl mahsulü, bir kısım gerçek veya tamamıyla uydurma söz, hadise, vaka ve maceralardır. “Tekerlemeler” söz kelime ve ses benzerliğinden yararlanarak söylenen kısa hoş cümleciklerdir.
Özellikle gerçek hayat olaylarını, bu olaylardan çıkarılacak dersleri, kıssadan hisseleri, güldürmek, düşündürmek, bir nebze eğlendirmek, komiklik unsuru, nükte, mizah, tenkit, hiciv, eleştiri unsurlarıyla birlikte  veren  fıkralarımızdır.
Masalcılar ise toplum eğitimcilerinin baş mimarıdırlar. Toplumdaki pedagojik formasyon usulünce anlatılan bu masallar sayesinde tamamlanır. Geleneğe bağlı olarak anlatılan bu masallar hoşça vakit geçirmek, güldürmek, eğlendirmek, düşündürmek; eğitmek; terbiye  nezaket  gibi tavır ve davranış kazandırmayı  amaç edinir.
Günlük hayatımızı renklendiren, yaşayış biçimlerine renk ve canlılık katan Ağıt, Türkü, Manî, Ninni, Bilmece, Bulmaca, Oyun, Tekerleme, Fıkra, Masal ve benzerleri bir milletin, duyuş, düşünüş, hayat tarzı, nesneleri kavrayış biçimleri, ruh yapıları, inancı ve değer yargıları, geleneklerini sosyal ve medenî ölçülerde tanımak için o toplumun halk kültür ürünlerine bakmak yeterlidir
Kayseri halk kültürü günlük hayatın çetrefilli, karmaşık hengamesi içerisinde Kayseri insanının bilgi, birikim ve tecrübesiyle sağlamlaşmış kıvrak ve cin düşünüşünün bir ürünü olarak ortaya çıkmıştır.
Kayseri  halk kültürü, Kayseri halkının zekâsının, dehasının, zihnî aktivitelerinin nasıl işleyiş gösterdiğine, hafızalarının tutarlılığına, muhteşemliğine, zayıf ve güçlü oluşlarına  dair geçmişten günümüze bizi aydınlatan önemli halk verimleridirler. Kayserili hayatı şen, neşe içinde dolu dizgin  yaşamak isterken, ruhunu neşelendirmek, zihnî faaliyetini artırmak ve kafasını işletmek ister.
Bu  ürünler yörede yaşayan insanların ürettiklerinin yanında herkesçe malûm ve bilinen   ürünlerden de  katkılar ve eklemeler yaparak gelişmesini ve varlığını devam ettirmektedir. 
İşte bu kitap, kaybolmaya yüz tutmuş millî değerlerimizin ölümsüz abidelerini büyük uğraş ve zahmetlerle bir araya getirmeyi başarmıştır. Şüphesiz kusurlarımız vardır; bunlara inat bu kıymet değerlerimizin kaybolup gitmesine gönlümüz razı olmamıştır. Gayret bizden, hoşgörü sizden, takdir Allah’tandır.
                                                               Abdullah Çağrı ELGÜN

YAZILARIMIN YAYINLANDIĞI KİTAPLAR: ABDULLAH ÇAĞRI ELGÜN & Gazeteci, Şair, Halkbilimci, Araştırmacı - Yazar